Akifim
  Kuran ve Hafızlık
 

KURAN-I KERİM VE HAFIZLIK

Kuran-ı Kerim Allah Teâlâ’nın yüce kelamıdır. İnsanlara iyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak için âlemlerin efendisi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e Cibril-i Emin tarafından vahyedilmiştir. İlk ayeti “oku” olan yüce kitabımız Kuran-ı Kerim insanlara doğru yolu gösteren bir klavuzdur. Onu okumak, anlamak ve hayatımıza tatbik etmek bizim kurtuluş vesilemizdir. Ebu Ümame (r.a)’tan rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Kuran okuyunuz. Çünkü Kuran, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir” [1] buyurmuştur. Yine bir hadis-i şerifte Resulullah (s.a.s), buyurdular ki: “Kuran’ı okuyup Ona sahip çıkan kimseye (ahrette): “Oku ve (cennetin derecelerine) yüksel, dünyada iken nasıl ağır ağır okuyor idiysen öyle oku! Zira senin makamın, okuduğun en son ayetin seviyesindedir denir.” [2]

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim, Allah'ın tüm âlemlere öğüt olarak indirdiği ve hükmü kıyamete kadar geçerli olan eşsiz hikmet yüklü kitabıdır. İnsanların kalplerinde insanlık filizlerini yeşerten, gönüllerimizin bamteline kutlu muştularla işleyen bu kitapta hiçbir eğrilik, hiçbir yanlışlık yoktur. Cenab-ı Hakk bununla ilgili olarak Kehf Suresi’nde Onu dosdoğru (bir kitap) olarak indirdi ki katından gelecek şiddetli azaba karşı (insanları) uyarmak ve yararlı işler yapan müminlere kendileri için güzel mükâfat bulunduğunu müjdelemek için” [3] buyurmuştur. Yine aynı surede Cenab-ı Hak; “Sana Rabbinin Kitabından vahyedileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur ve O'nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın” [4] buyurmuştur.

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim şüphesiz, sözlerin en güzeli, en iyisi, en üstünü, en değerlisi ve en faziletlisidir. O Kelamullah’tır. Bizler için apaçık bir nur, dosdoğru bir yoldur. Onunla hükmeden âdil, onu öğrenen âlim, onunla amel eden salih olur. Onu terk eden ise hak yoldan sapar, emir ve yasaklarına uymayan günah bataklığına dalar ve ziyana uğrar.

İşte böylesine eşsiz bir kitap olan Kuran-ı Kerim’i öğrenmek her insan için bir ihtiyaçtır, elzemdir. Kuran okumayı bilmemek ve öğrenmeye gayret etmemek de Müslümanlar için büyük bir ayıptır. Mükellef olan her insana Cenab-ı Hakk eşsiz bir akıl ve irade vermiştir. Bu aklı, Kuran ilmiyle taçlandırmak gerekmektedir. Zaten her müslümanın ‘namazı sahih olacak kadar’ Kuran öğrenmesi farz-ı ayn kılınmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Sizin en hayırlınız Kuran-ı Kerim’i öğrenen ve onu öğretendir” [5] buyurmuştur. Kuran-ı Kerim’de de; De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” [6] buyurulmuştur. İşte bu minvalde Kuran’ı bilenlerden olmak hakiki manada mümin olmanın gereğidir.

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’i, başından sonuna kadar tüm harf ve harekeleriyle, ezbere bilenlere hafız denmektedir. Hafız, hıfz eden, koruyan demektir. Hafızlık bu ümmete mahsus bir şereftir. Kuran-ı Kerim müminlerin gönüllerine, ömürlerine ışık tutan bir nur olarak tabir edilirse eğer, hafızlar da o nurdan nasip almış, o nuru hafızalarına ve kalplerine nakşetmiş, o şerefe ulaşmış eşrefi mahlûklardır.

Dışarıdan bakınca hafızlığın zor, hatta imkânsız olduğu zannedilebilir. Ancak Kuran’ı öğrenmek için gayret edenlere Cenab-ı Hakk kolaylıklar ihsan etmektedir. Henüz 5–6 yaşlarında hafızlık mertebesine ulaşan çocuklar, gözleri görmediği halde hafız olan müminler, sonradan Müslüman olarak Kuran’ı ezberleyenler ve daha nice örneklerin varlığı bunun çok da zor olmadığının bir kanıtı olsa gerek. Bu durum akli melekeleri yerinde olan her müminin Kuran’ı hıfzetme yeteneğine sahip olduğunu gösteren bir delildir.

Hafızlık için gerekli şeyler: halis bir niyet, Hak üzere istikamet, istikrar, doğru bir metot ve gerçek bir azimdir![7] Bazı insanlar ilgi ve yetenekleri nisbetinde hafızlığı birkaç ayda tamamlarken bazılarının hafızlığı birkaç yıl sürebilmektedir. Önemli olan hafızlığın kaç ay ya da kaç yıl sürdüğü değil, ezberlenen ayetlerin hafızada her daim kalabilmesi ve asla unutulmamasıdır. Hatta daha da önemlisi ayetlerin anlamlarını idrak edebilmek ve onlarla amel edebilmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), ”Her kim Kuran okur ve ondakilerle amel ederse, kıyamet gününde anne ve babasına bir taç giydirilecektir ki; güneş, dünya evlerinde sizin aranızda olsaydı o taç o güneşten daha ışıklı olurdu. O Kuran’la amel edenin kendisi hakkında ne dersiniz?” [8] buyurmuştur. Kuran-ı Kerim’i ezberleyen hafızlar, şüphesiz onu bünyesine alan bir cd, dvd ya da flash bellekten farklıdır. Hafızlar, canlıdır. Kuran ayetlerini yaşayan, ayetlerle tefekkür eden, tezekkür eden, amel eden Kuran’ın canlı şahitleridir.

Hafızlık insana sunulan büyük bir nimettir; ancak hafızlığın insana yüklediği mesuliyetin de idrakinde olunmalıdır. Zihninde ve dilinde Kuran-ı Kerim’den ayetler olanların; yalandan, dedikodudan, gıybetten ve küfürden uzak durması gerekmektedir. Kuran okuyan bir dile yalan, gıybet, dedikodu ve küfür yakışmaz. Kuran’a bakan bir göze harama bakmak yakışmaz. Allah kelamını okuyan bir dil, bu kelamı ezberleyen bir zihin, dinleyen bir kulak ve bu kelamla atan bir yüreğe sahip müminlere; malayani şeylerle uğraşmak, yanlış yollara yönelmek yakışmaz. Bunların dışında Kuran ayetlerini unutmak da müminlere yakışmaz. İnsan kelimesi kök itibariyle ‘nisyan’dan yani unutmaktan türemiştir. Dolayısıyla unutmak insanın doğasında vardır. Ancak ezberlenen Kuran’ı unutmak çok kötü bir şeydir. O yüzden ezberimizde olan Kuran ayetlerini sürekli tekrar etmek gerekir. Abdullah b. Mes’ud (ra)’tan rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (s.a.s.): “Sizden birinizin:  “Şu kadar, şu kadar ayeti unuttum” demesi ne kötü bir şeydir. Tersine o unutmadı, unutturuldu. Sizler Kuran’ı okuyup hatırda tutmaya çalışın. Çünkü Kuran’ın, kişilerin göğsünden kaçıp gitmesi develerin kaçıp gitmesinden daha çabuktur” [9] buyurmuştur.

Elbette ki Kuran-ı Kerim’i okumayı bilmek ve ayetleri hıfz etmek tek başına yetmiyor. İnsanoğluna 6666 ayetlik bu kurtuluş reçetesini hıfz etme yeteneğini veren Allah (c.c.), ondan bildikleriyle amel etmesini de istiyor.  Demek ki bilinenleri hayata tatbik etmek gerekiyor. Kuranı sadece zihnimize değil hayatımıza da nakşederek yaşamamız icap ediyor. Şairin de dediği gibi,

Sanma sırat geçilir torpille, iltimasla;

Kuran âlimi olsan, yaşamadıkça asla![10]

Peygamber Efendimiz (s.a.s), insanlık için Kuran’ı yaşayan en güzel örnektir. O’nun yaşantısında Kuran’a aykırı bir durum söz konusu olmamıştır. Zira Hz. Aişe validemize Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in ahlâkı sorulduğu zaman; “Siz hiç Kuran okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kuran idi.” cevabını vermiştir. Ahlâkı Kuran olan bir Peygamber (s.a.s)’in ümmetine de; Kuran ile ahlâklanmak, Kuran’ın emir ve yasaklarına uygun bir yaşam sürmek yakışır.

Hâsılı; bir insan kaç yaşında olursa olsun, hiçbir zaman Kuran'ı okumak, anlamak ve uygulamak için geç kalmış değildir. Bizler hayatımızın her anını Kuran’a uygun olarak yaşamalı, Kuran’ı karanlıkta önümüzü aydınlatan bir kandil olarak görmeli ve o kandili yanımızdan hiçbir zaman ayırmamalıyız.

Rabbim bizleri ve neslimizi Kuran’ı öğrenen, öğreten, emir ve yasaklarına uyarak hayatını idame edenlerden eylesin. Rabbim Kuran'ı bizlere lütuf ve keremiyle dünyada arkadaş, kabirde yoldaş, kıyamet gününde şefaatçi, sırat üzerinde nur, cennete götüren bir refik, ateşten koruyan bir perde ve bütün iyiliklere ulaştıran bir delil ve rehber eylesin. Âmin.

Ne söylesem hava, ne yazsam yalan

İlahi kaynaktır tek makbul olan

Hazreti Kuran’ın dışında kalan

Hangi söz yerinde kaldı bilmem ki? [11]



[1] Riyazu’ Salihin  993. Hadis

[2] Ebu Davut, Tirmizi, İbnu Mace

[3] Kehf Suresi, 2. Ayet

[4] Kehf Suresi, 27. Ayet

[5] Buhari, Tirmizi, Ebu Davut, İbnu Mace

[6] Zümer Suresi 9. Ayet

[7] http://www.hafizim.com/?p=1087

[8] Ebu Davud: Vitir-14, Müsned-i Ahmed : 3/440

[9] Sahih-i Buhari 1817. Hadis

[10] http://www.cengiz-numanoglu.com/ButunBeyitler.html  - Cengiz Numanoğlu

[11] http://tatlarin.net/siirler/oku.php?siir=1110   - Abdurrahim Karakoç

 
  Bugün 1 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı! ONLİNE  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol